Gazeteci Cansu Çamlıbel’e konuşan ve T24’te yayınlanan röportajın öne çıkan kısımları şöyle:
SURİYE’YE GİRMESİ NEDEN ENGELLENDİ
“Türkiye’nin Suriye ortasında yeşil pasaportların ve diplomatik pasaportların karşılıklı tanınmaması kelam mevzusuymuş. Daha doğrusu Türkiye, Suriye’nin diplomatik pasaportları ve iş pasaportlarını tanımama tarafında bir karar aldığında Suriye de mütekabiliyet sürecini çalıştırmış. Bizim grubumuzun gidişiyle ilgili çalışmaları yapan bireyler ve kuruluş bu ayrıntısı atlamış, yani onların teknik bir yanılgısı. Yoksa iki yetkilimizin ülkeye alınmamasının siyasi bir nedeni yok. Lakin benim gidişimin engellenmesinin siyasi olduğunu biliyoruz.”
“Demek benden daha evvel görüşmek isteyen Türk siyasetçiler var.”
“Bizim hedefimiz Suriye’deki gerçek durumu Türkiye kamuoyuna yansıtmaktı. Alışılmış ki halkla konuşacaktık, gençlerle konuşacaktık, iş dünyasıyla temas kuracaktık. Tahminen bir iki gazeteye gitme imkânımız olurdu. Yoksa siyasi bir seyahat olmayacağı açıktı. Biz gittikten sonra orada siyasi bir temas kurulur muydu, hazırlanmış mıydı…onu bilmem.”
ANADOLU KALESİ PROJESİ
“Bugün yaşadığımız, Suriye’de iç savaşı destekleyip Beşar Esad rejimini zayıflatma ve Suriye’nin periferisinde Kürtlerin ve oburlarının örgütleşmesine neden olan AK Parti’nin yanlış Müslüman Kardeşler siyasetinin sonucudur. Suriye’de 8-10 ay içinde rejim değişikliği mümkün görüp, Esad rejimi yerine Müslüman Kardeşler getireceğinizi hayal edip, “Emevi Camii’nde cuma namazı kılacağız” diye yola çıkarsanız işte sonuçta bu türlü milyonlarca Suriyeliyi kucağınızda bulursunuz. Adeta Suriye Türkiye’yi işgal etmiş üzere bir durum. E sonra da sizin politikalarınızın sonucu olarak PKK orada YPG üzerinden yeni bir devletçik oluşturursa o vakit da bu yanlış siyasetinizi bir ekip askeri araçlarla mümkün olduğunca düzeltmeye çalışmanız gerekir. AK Parti de bunu yapmıştır. YPG’nin Akdeniz’e yanlışsız çıkışını engelleyecek formda ve tıpkı vakitte IŞİD’i Türkiye hududundan uzaklaştıracak biçimde bölgeye operasyonlar yapılmıştır. Bu çerçevede Barış Pınarı ile Cerablus sonra Azez ele geçirilmiş, gerisinden Akdeniz’e en yakın olan Hatay’ın sınırdaşı olan Afrin bölgesine girilerek PKK buradan tasfiye edilmiştir. Bir de TSK denetiminde olmayan İdlib bölgesi var. Artık M5’in üstünde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müşahede noktaları var. Burası adeta küçük bir Afganistan.”
“Orta Asya’nın merkezli birçok cihatçı terör örgüt burada konuşlanmıştır. Bu, Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin yaratmış olduğu ve Türkiye’nin bütün gücünü emen bir siyasetin sonucudur. Yani bizim şu anda askeri olarak bu bölgede duruşumuz bir mecburilik. Bunu ancak Zafer Partisi’nin öngördüğü biçimiyle Suriyelilerin Suriye’ye dönüşünü organize ederek çözebiliriz. Ve bu kapsamda Türk ordusunun kademeli çekilmesi planlanır. Bir takvim üzerinden Suriye ordusu ile koordineli biçimde çekildiğimiz alanlar Suriye ordusuna devredilerek yapılmalı bu. Bunu Erdoğan yapamaz. Bunu ancak Zafer Partisi olarak biz yaparız. Biz bunu bir sene içinde yaparız.”
“ERDOĞAN BAŞKANLIĞI DEVREDECEK”
“Ben Erdoğan’ın lokal seçimlerden güçlü çıkıp daha sonra başkanlığı devretmeyi düşündüğünü düşünüyorum.
Kendisinden sonraki süreci, kendisi yaşarken şekillendirip garanti altına almayı hedefleyecek bir yola gireceğini düşünüyorum.
İsim üzerinde durmaya gerek yok lakin Erdoğan’ın bu yeni hükümet oluştururken de bir planlama yaptığı gözüküyor.
Güçlü olan ve bulundukları kurumdan güç alan bireyleri o kurumların başından uzaklaştırdı ve o kurumların gücünü siyaset için kullanmalarını engelledi. Hakan Fidan’ı MİT’in başından aldı ve Dışişleri’ne gönderdi. Süleyman Soylu’yu İçişleri’nin başından aldı ve meclise yolladı.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı oradan aldı ve milletvekili yaptı. Bunlar çok stratejik ve şuurlu atılımlar.
(Bahçeli) Bu oyuna girmez. Devlet Bahçeli’nin tesir alanları farklıdır.”
“GİZLİ MUTABAKAT VAR”
“Ben kendimle ilgili olanı biliyorum ve anlatıyorum. Numan Kurtulmuş’a “Kusura bakmayın buraya siz geldiniz fakat kararı siz vermeyeceksiniz, Erdoğan verecek. Kendisine iletin; bizim bu teklif dışında hiçbir teklifi kabul etmemiz kelam konusu değildir” dedim. Ve bunu da Kılıçdaroğlu’yla görüşmenin akabinde basına yaptığımız açıklamada çabucak açıkladık. “Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz. Zira Suriyelileri, Afganları ve başkalarını vatanlarına yollamak konusunda bizim kurallarımızı kabul etti” dedik.
Biz İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve Ulusal İstihbarat Teşkilâtı konusunda Kemal Bey’le mutabık kaldık.”
Yani kamuoyuna açıkladığınız yol haritası dışında bir de kapalı yazılı mutabakat yaptınız. Gerçek mu?
Var natürel, o açıklanmadı. Ben de şimdiye kadar hiç açıklamadım.
MİT Başkanlığı kelamlı anlaşmaydı, ben İçişleri Bakanı olacaktım. Diğer iki bakanlık artık önemli değil.
“KEMAL BEY AÇIKLASAYDI SEÇİMİN SONUCU DEĞİŞEBİLİRDİ”
“Olabilirdi. 1 milyon 300 bin oy farkını kapatmak çok güç değildi. Ve Türk halkının en fazla istek ettiği biçimde sığınmacıların vatanlarına yollanması ve bu mevzuda da Türk halkı, Zafer Partisi’ne güveniyor, “yaparsa Zafer Partisi yapar” diyor. Bu seçimde bu halkın birinci önceliği olmadı. Değişik nedenlerle olmadı. Erdoğan’ı yollamak en azından muhaliflerin daha fazla önceliği oldu. Lakin bu da yanlış biçimde yapıldı. Yanlış usullerle yapıldı. Bugün Zafer Partisi’ne oy veren hiçbir seçmen pişman değil fakat vermeyenlerin içinde büyük pişmanlık olduğunu da görüyorum.”
“SIĞINMACILARIN GERÇEK SAYISI ENDİŞELİ BÜROKRATLARDAN GELİYOR”
“Avrupa Birliği de şunu görmüyor; bunlar yapılmazsa Türkiye’de çıkacak bir karışıklığın en büyük yükü kendisine olacaktır. Hele de içinde 5-6 milyon Türk’ün yaşadığı bir Avrupa Birliği, Türkiye’de bir karışıklık çıktığında nasıl büyük bir jeopolitik kara deliğe dönüşür Anadolu? Yugoslavya iç savaşı Anadolu’da yaşanabileceklerin yanında çocuk oyuncağı kalır. Lakin bugün yaşanan süreç ne yazık ki Türkiye’nin oraya gerçek gittiğini gösteriyor. Bu işin vahametinin farkında olanların -akademisyen, istihbaratçı, asker, diplomat- büyük bir kaygıyla bana geldiklerini size anlatamam.”
“Bana gelen istihbaratçı, asker, diplomat” derken onları kastediyorsunuz sanırım. Gerçek mu anlıyorum? Oralardan akıyor bilgiler.
Tabii oralardan akıyor. Emeklisiyle, görevlisiyle…çünkü onlar da görüyorlar bunu.
Elinizdeki son sayısı bir hatırlatır mısınız?
Kayıtlı 5 milyon, kayıtsız 2 milyon, yani toplamda 7 milyon Suriyeli. Kayıtsız 2 milyon Afgan. Etti 9 milyon. Bir de çeşitli Afrika ülkelerinden gelen nüfus var, onlarla birlikte 11 milyon. Bu en büyük kümeler dışında Pakistan, Irak, İran, Libya, Mısır, Ukrayna, Rusya’dan gelenlerle birlikte bugün Türkiye’de dünyanın 164 ülkesinden insan yaşıyor. Hepsinin toplamıyla birlikte Türkiye’deki kayıtlı kayıtsız yabancıların toplamı 13 milyonu aşmış durumda. Şunu da hatırlatmam gerekiyor; buradaki Suriyeliler ortalama 5.3 çocuk doğuruyor. Bu ortalama Suriye ortalamasının üzerinde. Zira Türkiye’de üçüncü çocuktan sonra ekonomik yardım almaya başlıyorlar. Suriyeli bayanlar Suriye’de bu kadar doğum yapmıyor!