Kemoterapiye başlayan Çiğdem Telli, tedavi sürecinde saçlarını kaybetmeye başladığını ve bu durumun kendisi için ne kadar zorlayıcı olduğunu paylaştı. Saç dökülmesiyle birlikte yaşadığı kabullenme sürecinin şiddetli olduğunu anlatan Telli, bu devrin fizikî olduğu kadar duygusal açıdan da bir uğraş olduğunu vurguladı.
1 yıl süren tedavi ile kanseri yenen Telli, sıhhatine kavuştu. Tanıyı koyarak Telli’nin ameliyatını gerçekleştiren Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Eser, “Çiğdem Hanım genç ve şuurlu bir hasta, kendi göğsünü denetim ettiğinde göğsünde küçük bir kitle kuşkusu ile bize geldi. Kendisini muayene ettik ve radyoloji sonuçlarını denetim ettiğimizde kuşkulu bir kitle gördük. Erkenden teşhisini koyarak, tümörün yapısını ve hastanın da genç olmasını dikkate alarak evvel kemoterapi tedavisi uyguladık. Çok güzel cevap verdi.
Daha sonra da ameliyatını yaptık. Ameliyatta patoloji sonucunda tam karşılık olduğunu, yani hiç canlı hücre kalmadığını gördük. Bu bizim en keyifli olduğumuz ve hedeflediğimiz bir sonuç. Aldığımız düzgün sonuçtan memnunuz. Şu anda da takiplerine devam ediyoruz. Çiğdem Hanım kanseri büsbütün yendi. Takiplerimiz natürel ki devam edecek. Kanseri yenen bireylerde de hiç kanser olmayan hastalar üzere yılda bir defa denetimlerini yapıyoruz” sözlerini kullandı.
Kazara göğsüne çarptı kitleyi fark etti
Çiğdem Telli, kanseri yenme öyküsünü şu sözlerle anlattı: “Kızımla oyun oynarken, kazara göğsüme çarpması sonucu bir ağrı hissettim ve akabinde göğsümde bir kitle fark ettim. Kızım sayesinde erken teşhisle tümörü fark ettik ve çabucak hastaneye başvurdum. Hekimler, tümörün kanser olduğunu söyledi ve bu kuvvetli süreç bu türlü başladı.” 16 kür kemoterapi gören Telli, tıpkı vakitte akıllı ilaç tedavisine de başladığını belirtti. Bu süreçte en büyük dayanağı ailesinden aldığını vurgulayan Telli, hastalığı kabullenmenin en güç etaplardan biri olduğunu söyledi. Fizikî değişimlerin ve saç dökülmesinin kendisi için duygusal olarak en kuvvetli yanlar ortasında olduğunu söz etti. Erken teşhis sayesinde bir yıl içinde göğüs kanserini yendiğini ve artık daha sağlıklı ve şuurlu olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Eser, 20 yaşından itibaren her bayanın ayda bir defa kendi kendine göğüs muayenesi yapmasının hayati kıymet taşıdığını belirtiyor. Bilhassa adet periyodunun bitiminden sonraki 7 ile 10. günler ortasında, bayanların elleriyle ve gözleriyle göğüslerini denetim etmeleri gerektiğini vurguluyor. Yeni bir kitle fark ederlerse, bu kitle ağrılı ya da ağrısız olsa bile kesinlikle bir genel cerrahi uzmanına başvurmalarını öneriyor. Her şey yolunda olsa dahi, 30 yaşından sonra bayanların yılda bir defa doktor muayenesinden geçmesi gerektiğini belirten Eser, 40 yaşından sonra radyolojik denetimlerin de yapılmasının değerli olduğunu söylüyor. Bilhassa 50 yaşından sonra göğüs kanseri riskinin arttığını hatırlatarak, nizamlı radyoloji denetimlerinin aksatılmaması gerektiğini vurguluyor. Ailesinde genç yaşta göğüs kanseri hikayesi olanların da sistemli takiplerini ihmal etmemeleri gerektiğinin altını çiziyor.
Sadece yüzde 10’u genetik
Prof. Dr. Eser, meme kanserinin 50 yaş sonrası daha sık görüldüğünü ve 40 yaş itibariyle radyolojik denetimlerin başlanmasının değerli olduğunu vurguluyor. Göğüs kanserinin yaklaşık %10’unun genetik nedenlere dayandığını belirten Eser, bilhassa ailede anne, anneanne ya da teyze üzere yakın akrabalarda göğüs kanseri hikayesi varsa genetik faktörlerin dikkate alınması gerektiğini söz ediyor. 40 yaş altındaki göğüs kanserlerinde ise genetik mümkünlüğü nedeniyle kesinlikle genetik test yapılmasının ehemmiyetini vurguluyor. Bilhassa bir ailede erkek bireyde göğüs kanseri görüldüğünde, bu durumun genetik olma mümkünlüğünün daha yüksek olduğunu belirterek hem erkeklere hem de bayanlara genetik test öneriliyor.
Erken teşhisin göğüs kanseri için kritik olduğunu belirten Eser, sağlıklı bir ömür üslubunun değerine dikkat çekiyor. Bilhassa Akdeniz tipi beslenmenin, yani zerzevat, meyve ve baklagillerin yüklü olduğu bir diyetin tercih edilmesi gerektiğini, et ve balık tüketiminin ise çoka kaçmadan yapılması gerektiğini belirtiyor. Ayrıyeten, vitamin eksikliği olan bireylerin destek alması gerektiğini, menopoz sonrası bayanların kilo almaktan kaçınmalarının ve nizamlı idman yapmalarının ehemmiyetine dikkat çekiyor.