Ligin birinci 7 haftasında Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin oynadığı futbol, en heyecan verici ve yüksek tempolu oyun olarak kayıtlara geçti. Haliyle derbide de benzeri bir tablo ile müsabakayı umduk. Lakin iki grup hocası da ‘beraberlik garanti, ortaya 1-2 gol atabilirsek 3 puan da hoş olur’ mantığıyla alana çıktı. Birinci 11’lere bakıldığında ‘hücumcu’ denebilecek takımlar alana sürülse de, oyun anlayışı olarak savunmaya öncelik verildiğini söyleyebiliriz.
İki gruptan da görmeye alışık olduğumuz kanat bindirmeleri, ikili-üçlü oyun setleri bu maçta yok denecek kadar azdı. Zira atak ederken bile akıllar savunmadaydı. Rakibe kontratak fırsatı vermeme tasası, rakip alanda yapılan top kayıpları sonrası savunmada açık vermeme korkusu, hem Beşiktaş’ı hem de Fenerbahçe’yi atak ederken bile huzursuz bir ruh haline soktu. Bu da hamlede daha çok birebir uğraşlar görmemize neden oldu.
Fenerbahçe’de Enner Valencia’nın tek başına akın oluşturma uğraşları, Joao Pedro ve İrfan Can Kahveci tarafından desteklenmeyince tek kanatla uçmaya çalışan ‘Kanarya’ misali üzereydi. Crespo ve Arao ikilisini savunmanın önünde çapa olarak atan Jorge Jesus, orijini forvet gerisi ve kanat bölgesi olan Lincoln’ü de çizgiye hapsedip rakip alana da fazla çıkartmayınca, Fenerbahçe’nin golcü kimliği kayboldu ve kısır bir hamle sınırı ortaya çıktı.
Beşiktaş ise, birinci 75 dakika boyunca o kadar ürkekti ki, maçın Dolmabahçe’de oynandığını anlamaları biraz uzun sürdü. Ghezzal’in oyuna girmesiyle taraftar da biraz uyanınca maçın son kısmı Beşiktaş’ın denetimine geçti. Bir duran top ve Rosier’nin sağ kanattan yaptığı ortada Weghorst’un başı dışında, Valerien Ismael’in öğrencilerinin elle tutulur bir oyun oynadığını söylemek güç.
Karşılıklı yapılan fauller ve hakemin her kararına itiraz edilmesi, oyunun temposunu düşürdüğü üzere futbolcuların başının saha içinde olmadığını da gösterdi. Her iki hocanın yaptığı oyuncu değişikliklerine bakınca, oyuna müdahaleden çok rakibe nazaran adım attıklarını anlamak güç değil.
‘Ligin en cesur’ iki kadrosu denilen Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın bu kadar korkak bir futbol sergilemesi, kazanmak için değil de kaybetmemek için alana çıktıklarının göstergesi. Manchester City-Manchester United derbisini izledikten sonra, Beşiktaş-Fenerbahçe maçı ‘korkusuz korkak’ sineması üzereydi.
Alican Özcan