Vazifeden alınarak yerine kayyım atanan, akabinde da tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Lideri Selçuk Mızraklı, cezaevinden avukatları aracılığı ile gündeme ait konuştu. İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 aylık mahpus cezasını yorumlayan Mızraklı, “rejimin atak halkalarını genişlettiğine” dikkat çekti.
Mızraklı, Evrensel’den Meltem Akyol’un sorularını yanıtladı.
‘ELEŞTİRİLERİMİZİ YAPACAĞIZ’
İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün mahpus cezası verildi. Ceza katılaşırsa siyasi yasak da gelecek. Siz, yüzde 63 oyla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Lideri seçildikten 4 ay 19 gün sonra vazifeden alınan bir siyasetçi olarak bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘Bizlere yapılanların yanında bunlar da bir şey mi?’ üzere küçümseyici yaklaşımlara düşmeden ancak altılı muhalefetin eksiklik ve zafiyetlerini hatırlatarak tenkitlerimizi yapacağız. Bunun yanında rejimin taarruz halkalarını genişlettiği, hukuksuzluğun sonlarını genişlettiği; kaybedeceğini hissettikçe dehşetinin ve saldırganlığının arttığını bilerek dayanışma köprülerini arttıracağız. Gün, iktidardakilerin kaybetme korkusunu tahkim etmek için bir ortaya gelme, en geniş ortaklaşma ve gayret sınırını kurma vaktidir. Demokrasiye ve demokratik cumhuriyete inananların kararlı ve yavuz duruşu iktidarın kaygı eşiğini derinleştirdikçe düzgünlüğe bir adım daha yaklaşmış olacağız.
Diyarbakır ve bölgedeki pek çok belediye uzun müddettir ‘kayyum’ idaresi altında. İmamoğlu’na yönelik karardan sonra ‘İstanbul’a yargı yoluyla kayyum’ değerlendirmeleri yapıldı. Siz ne dersiniz?
Kurt kuzuyu yemeye karar verdikten sonra ister kendi postuyla isterse Kırmızı Şapkalı Kız masalındaki üzere babaanne kostümüyle olsun fark etmiyor. Yargının siyasallaştığına dair bu kadar çok emarenin bulunduğu ortada duruyorken yönetim ya da yargının tasarrufu ikilemine düşmemek gerekiyor. Açık ve net ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder’ korkusu var. Bu yolla irade gasbına bir defa daha hazırlanmak İstanbul’un da Türkiye halklarının da iktidara öfkesini artıracak ve Saray rejimine kaybettirecektir.
Hava operasyonları devam ediyor, kara operasyonu tartışmaları var. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu bahisteki ısrarını sık sık lisana getiriyor. Bir yandan da tahlil sürecine dair tartışmalar sürüyor… Ve Türkiye bu atmosferle seçime gidiyor. Sıklıkla bu seçimin ülke için baht seçimi olduğu vurgusu yapılıyor. Siz nasıl görüyorsunuz bu tabloyu içeriden?
Bugüne kadar birçok alanda öğretilmiş yanlışlar ülkenin ve halkların bahtını daima tayin etti. Devlet dışında bütün yapıları ve topluma dair sıkıntıları teferruatlaştıran siyasal bilinçaltı sorumlu ve meselelere tahlil temelli yaklaşımları güçleştiriyor. Bütün bunlarla bir arada hem toplumda hem de ‘altılı masa’da kimi sorgulamalar yapılmaya başladığında da görmezden gelmemeli. Yapılacak genel seçimler ülkede olduğu kadar bölge yazgısında tesirli hatta global sonuçları bile olabilecektir. Siyasal parti genel merkezleri kadar büyükelçiliklerin de seçim gecesi ışıkları sönmeyecek gözüküyor. Fakat ülkenin de yarınların da sahibi bizler olduğumuza nazaran süreci yönetmek, siyaset ve tahlil üretmek bizlerin sorumluluğu. Emek ve Özgürlük İttifakı bu çerçevede pazarlık yapan değil hakikatlere yaslanan müzakere, uzlaşı ve tahlil uğraşı ile ön açıcı olacaktır.
‘GEÇMİŞ DENEYİM İLE DOLU’
Diyarbakır Barosu’nun Abdullah Öcalan’a yönelik ‘tecritin kaldırılması’ talebiyle başvurusu oldu. Selahattin Demirtaş ve HDP’nin de görüşme talepleri vardı geride bıraktığımız haftalarda. Bu bahisteki tartışmalara dair siz ne dersiniz?
Yüzyıllık cumhuriyet tarihi ve son 40 yıllık yaşanan acılı-çatışmalı süreç tarihî, toplumsal ve siyasal olarak çok boyutlu olan Kürt probleminin hiçte tahlilsiz olmadığını gösterdi, öğretti sanırım. Geçmiş bu mevzuda birçok deneyim ile dolu. Bilhassa son 10 yılla bir arada Kürt probleminden Kürt jeopolitiğine sıçrama yapmış bir gerçeklik var ortada. Lisan, diyalog, müzakere, tahlil, seçim, çatışmazsızlık, Meclis, barış üzere birçok anahtar sözler üretebiliriz. Lakin burada PKK önderi Sayın Abdullah Öcalan’ı ve geçmişte tahlil taraflı uğraşlarını görmemek mümkün olabilir mi? Pekala, hiç bu hususta devletin ya da merkez siyasetin tahlil yaklaşımını biliyor muyuz? Bütün bu durumların farkında olarak yarayı daima deşen tavırlardan kaçıp, tahlil için iğne deliği kadar bile bir fırsat yaratma uğraşı, sorumlu ve faziletli bir yaklaşımdır. Gerek hücre arkadaşım Sayın Selahattin Demirtaş’ın gerekse partim HDP’nin eş liderlerinin uğraşları manalı ve kıymetlidir. Siyasetin tahlil üretme ve barışı kazanabilme ufkuna sahip yapıldığı vakit Türkiye ve bölge halklarına nefes aldıracağına, örnek oluşturacağına, onurlu bir yaşama kapıyı aralayacağına inanarak tecrit her seviyede ve başta İmralı’da kaldırılmalıdır.
‘TÜRKİYE’DE BİR UTANÇ DAVASI GÖRÜLÜYOR’
Geride bıraktığımız hafta Yargıtay, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinin hakkınızda verdiği cezayı bozdu lakin tahliye talebiniz reddedildi. Bozma kararının münasebeti, aslında sizin yargılama boyunca lisana getirdiğiniz itirazların bir kısmından oluşuyor. Karara dair değerlendirmeniz nedir?
Yargıtayca oy birliği ile verilmiş bir karar var. Adeta belgenin içinden çekilen 4-5 başlığa ait bozma münasebetleri hem 75 günde yargılamayı yapan heyete hem de 35 günde onaylayan istinaf mahkemesine ders niteliğinde. Lakin anlaşıldığı kadarı ile olağan durumda tahliye kararı vermeleri gerekirken yargının üzerinde harikulâde hal devam ediyor. Bugünlerde Türkiye’de bir utanç davası görülüyor. 6 yaşından itibaren ‘evlendirilme’ kılıfı altında tarikat karanlığında gerçekleşen tecavüz, istismar ve hasıraltıların olduğu örgütlü kötülük davası… Sanık için güya 67 yıl ceza isteniyormuşmuş… Lakin tutuklu değildi daha birkaç gün önceye kadar. Bir mafya şefinin 12 yıl cezası katılaşıyor lakin infaz ertelemeye gidiliyor. Asıl olan ben ve benim üzere arkadaşların durumlarında tutukluluğun temel tutuksuz yargılamanın istisna haline gelmiş olması. Binlerce arkadaşım tutuklu ya da yargılanıyor kumpas davalarda. Başından itibaren kayyım atamasına münasebet yapılmış bu yargılama süreci siyasi iradenin gereksinimine nazaran şekillendi. Yargılamalarımız da ne cari maddelere nazaran ne de İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin verdiği kararlara karşın hukuk dairesinde yapıldı. Başka yandan mahkeme süreçlerinde haklılığımızı ve atmış olduğumuz adımları savunan, haksızlıkları yargılayan tavırlarımız da tesirli oldu sanırım.
3 yıldır hapissiniz. Bundan sonra belge mahallî mahkemeye tekrar gidecek ve yargılama yapılacak… Beklentiniz nedir, ne öngörüyorsunuz?
Bizlerin hayatlarından çalınan bu periyotlardan yalnızca siyasi iktidar sorumlu değil. Bütün bu kumpaslar yönetim, kolluk ve yargılama süreçlerinde bulunanların da dahil olduğu bir süreç. Bütün sorumluları şüphesiz bir gün yargılanacak, hakikat ve adalet kısmen tesis edilmiş olacaktır.
Ve size dair de soralım. Durumunuz, sıhhatiniz nasıl, dahası hapishane günleriniz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Zindana düşmek makus ancak düşmüşseniz ve Sayın Demirtaş’ın yanına gelmişseniz âlâ. Sayın Demirtaş halkına ve partisine yeterli geldiği üzere – hücre arkadaşı, çeyrek asırlık arkadaşı olan – bana da yeterli geliyor. 🙂 Yaşça daha çok yol almış olmama karşın analığı çok kere Sayın Demirtaş yapıyor. Halkın önderi olabilmenin aklı ve bilgeliği, arkadaşlığın şefkat ve hassaslığı, üretkenlik, yaratıcılık, çözümleyicilik ve öngörüleri ile vakte karar kurması bu güç devri kolaylaştırıyor, güzelleştiriyor ve zenginleştiriyor. Dışarıdakilerin güncelerindeki çeşitlilik burada kelam konusu değil. Dolayısı ile yaptığımız her işi konsantre yapıyoruz. Sizler okumaya, yazmaya vakit ayarlamakta zahmet çekerken, okumak, kıymetlendirmek, izlemek, yorumlamak, öngörülerde bulunmak mutat halimiz. Söyleşinin tamamı